YAZARLAR
KATEGORİLER
- Ahmet Latif (5)
- Anlık Yansımalar (26)
- Damlalar (129)
- Düş Sözlüğü (1)
- Genel (245)
- İsmet Selim (134)
- Komik Diyaloglar (1)
- Ömer Faruk (77)
- Ömürlük (1)
- Ranâ Kurşunî (17)
- Yazarlarımızdan Özlü Sözler (12)
ARŞİVLER
- Ocak 2024 (2)
- Eylül 2023 (1)
- Kasım 2022 (1)
- Temmuz 2022 (2)
- Nisan 2022 (1)
- Mart 2022 (1)
- Şubat 2022 (4)
- Ocak 2022 (1)
- Aralık 2021 (1)
- Ağustos 2021 (13)
- Temmuz 2021 (4)
- Haziran 2021 (6)
- Mayıs 2021 (7)
- Nisan 2021 (11)
- Mart 2021 (12)
- Şubat 2021 (13)
- Ocak 2021 (12)
- Aralık 2020 (15)
- Kasım 2020 (16)
- Ekim 2020 (16)
- Eylül 2020 (17)
- Ağustos 2020 (15)
- Temmuz 2020 (15)
- Haziran 2020 (11)
- Mayıs 2020 (12)
- Nisan 2020 (15)
- Mart 2020 (9)
- Şubat 2020 (9)
- Ocak 2020 (8)
- Aralık 2019 (8)
- Kasım 2019 (8)
- Ekim 2019 (9)
- Eylül 2019 (9)
- Ağustos 2019 (8)
- Temmuz 2019 (8)
- Haziran 2019 (7)
- Mayıs 2019 (10)
- Nisan 2019 (9)
- Mart 2019 (7)
- Şubat 2019 (2)
- Eylül 2018 (1)
- Nisan 2018 (2)
- Eylül 2017 (1)
- Nisan 2016 (1)
- Ocak 2016 (1)
- Ekim 2015 (4)
- Temmuz 2015 (1)
- Mayıs 2015 (1)
- Şubat 2015 (5)
- Ocak 2015 (6)
- Kasım 2014 (1)
- Ekim 2014 (8)
Bültenimize abone olun
16 Ağustos 2021
Öldükten sonra arkandan neler söyleyeceklerini tüm yaşamın boyunca merak ettikten sonra, sadece merakını dindirmek için bile olsa, ölüm, güzel şey. İnanıyorum; bir şekilde o söylenenlerden haberdar olacağız. Tabii o sırada bizim halimiz nice olur, o da herkesin kendi inancı ve nasıl yaşadığına bağlı. Merak konumuzun dışında yani. Ama dediğim gibi, bu merak insan olanın, herkesin zihnindeki kurt. Bu yüzden değil mi canlıyken öldüğü duyulanlar veya ölüp de dirilenler hem filmlerin, hem romanların, hem de tiyatroların vazgeçilmez konuları olagelmişlerdir. Hiç kimse de arkasından kötü sözler duyacağını beklemez. Herkes medhiyeler bekler, göz önünde yaptığı iyilikler zihninden film şeridi gibi geçer. Sanki yeniden hayata gelip kendini öve öve bitiremeyenlerin karşısına dikilip “İşte yere göğe sığdıramadığınız o kişi benim, tüm ‘iyi insan’ lığımla heykel gibi karşınızdayım. Sevin beni. Övün beni.” diyeceği zamanı kollar. Tüm zayıflığımızla birlikte bu ‘ben’lik ve ‘iyi bilinme’ arzusudur bizi Hakk’ka yaklaştıran. Bir de meraksız yaşayan, arkasından ne söyleneceğini önemsemeyenler vardır ki onlar müstesna. Sanki ısrar ve davet üzere lûtfetmişlerdir yaşamaya. Umarsız, meraksız, hissiz geçer gider koca bir ömür onlar için. İletişmeden, paylaşmadan, gülmeden, ağlamadan yaşar ve çeker giderler bu dünyadan sessizce. Bunlardır beni cezbeden aslında. Kendimin onlardan olmadığına inansam da, bu sesi soluğu kesik insanlardır beni çağıran yanlarına. Bakalım son nefeste ben mi onların kayığına bineceğim, yoksa onlar mı benim, her tarafında yürek hoplatan seyirlikleri olan panayırıma mı gelecekler?
Yorum yapılmamış »
No comments yet.
RSS feed for comments on this post. TrackBack URL