YAZARLAR
KATEGORİLER
- Ahmet Latif (5)
- Anlık Yansımalar (26)
- Damlalar (129)
- Düş Sözlüğü (1)
- Genel (245)
- İsmet Selim (134)
- Komik Diyaloglar (1)
- Ömer Faruk (77)
- Ömürlük (1)
- Ranâ Kurşunî (17)
- Yazarlarımızdan Özlü Sözler (12)
ARŞİVLER
- Ocak 2024 (2)
- Eylül 2023 (1)
- Kasım 2022 (1)
- Temmuz 2022 (2)
- Nisan 2022 (1)
- Mart 2022 (1)
- Şubat 2022 (4)
- Ocak 2022 (1)
- Aralık 2021 (1)
- Ağustos 2021 (13)
- Temmuz 2021 (4)
- Haziran 2021 (6)
- Mayıs 2021 (7)
- Nisan 2021 (11)
- Mart 2021 (12)
- Şubat 2021 (13)
- Ocak 2021 (12)
- Aralık 2020 (15)
- Kasım 2020 (16)
- Ekim 2020 (16)
- Eylül 2020 (17)
- Ağustos 2020 (15)
- Temmuz 2020 (15)
- Haziran 2020 (11)
- Mayıs 2020 (12)
- Nisan 2020 (15)
- Mart 2020 (9)
- Şubat 2020 (9)
- Ocak 2020 (8)
- Aralık 2019 (8)
- Kasım 2019 (8)
- Ekim 2019 (9)
- Eylül 2019 (9)
- Ağustos 2019 (8)
- Temmuz 2019 (8)
- Haziran 2019 (7)
- Mayıs 2019 (10)
- Nisan 2019 (9)
- Mart 2019 (7)
- Şubat 2019 (2)
- Eylül 2018 (1)
- Nisan 2018 (2)
- Eylül 2017 (1)
- Nisan 2016 (1)
- Ocak 2016 (1)
- Ekim 2015 (4)
- Temmuz 2015 (1)
- Mayıs 2015 (1)
- Şubat 2015 (5)
- Ocak 2015 (6)
- Kasım 2014 (1)
- Ekim 2014 (8)
Bültenimize abone olun
29 Temmuz 2021
Benim kelime anlamıyla bildiğim bir karşılığı olmayan kavrama tekâbül ediyor, aile. Güzel sıfatlarla izah edilecek “aile” kelimesini ve izah edecek, güzel sıfatların hiçbirinin de ayırdında değilim, değil olduğumu fark ettim, geç olsa da. Bu farkına varışın ortaya çıkmasıyla da her şey bir çorap söküğü gibi dökülüp saçıldı, çil çil dağıldı. Bu sayede “paramparça” olmak ne demek bunu öğrendim. Yalnızlığımı paylaşamadığımda “yalnız kalmanın” ne demek olduğunu öğrendim. Yardım çağrısında “yardımsız” kalmayı öğrendim. Sığınma çağrısında “sırt dönülmeyi” öğrendim. Geç olsa da anladığımda en temel haliyle peşi sıra gelenler ve çorabın söküklerinden dökülenlerden sadece birkaçı. İnsanın düşüşü başladığında bu asla yavaş olmaz, tam anlamıyla, gerçek manasıyla süratle başlar ve süratle devam eder, ta ki çakılış gerçekleşsin. Bu çakılış esnasında hissizleşen vücudun, sağır kulakları paramparça edişi esnasında uğultuyla uyanırsın, şayet o can bedenden çıkmamışsa. Vücudun dışarı attığı her ne varsa, arayıpta bulamadığın gizli saklı kalmış şeyler olarak vücudundan akar gider.
İmkansızı ararken bile, çalışıp çabalamak beraberinde bir başarı getirir, düştüğünde çektiğin cefalara karşı tekrar ayağa kalkabilme başarısı gösterirsen, acıyan hangi uzvun olursa olsun, içindeki ülkü ve ideal seni gideceğin yolun sonuna götürecek, o yol hangisiyse. Fakat bu düştüğün her durum için geçerli mi? Bundan emin değilim. Kişisel başarılar duygu dünyasını oldukça okşayan ve insanın içini kıpır kıpır eden şeylerle doldursa da; yaşanmamış, sonrasında bir vesile yaşanmadan başka hayatlar nazarında tecrübe edilmiş versiyonlarıyla hasreti çekilmişse de, bu yoksunluk sonucu vücuda gelen hayal kırıklıkları, geri dönülmez hataları da peşinde getirdiği nokta tam anlamıyla burası.
Bunu yaşamış ve görmüş olmaktan dolayı yaşadığım kahrı, başka nasıl izah edebilirim, bilmiyorum.
Bilmiyorum.
28 Temmuz 2021
bir an…
yardım istediğin bir an, kısacık.
geri çevrilmiş bir el, geri çevrilmiş bir/bin hissiyat.
şöyle bir dönüp geriye baktığında, etrafını sarıp sarmalayan ve kendilerine “yakınlarım” diyebileceklerinden oluşmuş topluluğa seslendiğinde “yardım” çağrısının cevapsız kalması…
yardım istediğin takdir de; geri çevrilmiş onca zamanı tekrar tekrar yaşayınca, en sıradan günün, en sıradan dakikalarında işlem matematik hesabına döndüğünde; yani aklın kıvrımları içindeki muhasebe işi başladığında, geride elde kalıp üst üste koyabileceğin hiçbir şeyin bulunmaması sebebiyle yaşadığın aydınlanma, seni inanılmaz bir noktaya getirip orada bırakır. denizin orta yerine yüzme bilmeden atılıp, “şaka yaptık” deyip, gülüp eğlenmeye başladıklarında, hayatın gerçekleriyle yüzleşmiş olursun.
sonrası artık senin maharetine kalmış.
10 Temmuz 2021
Sessiz bir yardım çığlığı demişti, dedim ki; hayır bilakis; ete kemiğe bürünmüş bir çağrıydı benimkisi. Yani ya o sesi duyurmak çok zordu yahut anlaması gerekenlerin meşgûliyeti çoktu. Her neyse artık olan oldu.
Dönüp bakınca işin aslının bu olduğu o kadar belli ki; sadece sahnedeki ışıkların gerisinde kalmış ve esrarengiz bir havadaymışsın gibi bir durum değil, çok düz ve anlatılması en kolay haliyle, karanlığın bir çeşidi olan bu grimsi dünyanın içindeki biri, duman isi gibi, bulanık bir havanın içindeki biri.
İnsan sonrasında istemsizce bu gölgelerin içinde yaşamaya ve silik bir hayalet olmaya alışıyor olacak ki, yaş ilerleyip, muhasebeye oturunca kendinle birlikte, ortaya çıkan gerçeğin bu olduğu, yaşayanların dünyasındaki fiskeden başka bir şey olmadığın gün yüzüne çıkıyor. Hani o var ya o meşhur filmin sahnesi, ölülerin yaşayanların dünyasında sanki rollerin tam tersine döndüğünü düşünmeleri ve gerçeğin er ya da geç bir şekilde ortaya çıktı o an, işte yaşadığım bunun bir benzeri, tek farkı yaşayanların içindeki yaşayanlardan biriyim fakat solmuş ve gölgelerin içinde kalmış şekliyle.
Abarttığımı düşünüyor olunsa bile, sosyal hayatının tamamında, bir adım geride olmayı ve ışıkların vurmadığı, güneş ışıklarının değmediği yerlerde yürüyen ve yaşayan biri olmanın izahı başka nasıl yapılabilir ki? Bunun en doğal sonucu ise; en net haliyle yalnızlıktır. Bu yalnızlığın da benim bulabildiğim bir çaresinin olmadığının farkındayım. İnsanın önündeki engellerin bazıları aşılamayacak kadar çok olmadığı an, çarenin de beraberinde geldiği an oluyor, çok kısa fakat efektif.
Biz bu efektif sonucu şimdilik düşünmüyoruz, sanırım.
08 Temmuz 2021
Kırk yaşınızın üzerindeyseniz ve fazla dikkat isteyen bir iş yapıyorsanız, yanınıza 5-10 yaş arası bir çocuk alın mutlaka. Sizin göremediklerinizi göreceklerdir.