YAZARLAR

KATEGORİLER

ARŞİVLER

Bültenimize abone olun

29 Nisan 2021

zor olsa da; sevilen özellikleri bulunan şeylerin keşfedilmesiyle metâya olan alışkanlıktır bu. denenmeyen şeylere karşı verilen doğal tepkimeleri saymazsak, vücut sanırım her şeye alışıyor. bu bir günün sabahına uyanıpta gerçekleşebilen  şeyler olduğu gibi günler ve geceler boyu hazırlığı yaptığın halde bir türlü gelmek bilmeyen o “alışmanın” yanından bile geçmez. fakat o hazırlıklar öyle veya böyle meyvesini bir sonraki günün sabahına uyandığında yatağının baş ucunda olacaktır. 

 

yola koyul, hiç olmazsa.

27 Nisan 2021

Yaşamınızın en güzel lezzetidir dost muhabbeti, tadı damağınızda kalan. Dünyanın birinci harikasıdır. Ufkunuzu açar da oturduğunuz yerden kâinatı gezersiniz. Rabbim hepimize muhabbetine doyum olmayan, arkanızı dönebileceğiniz, kavuşmayı özlediğiniz dostlar nasip etsin. Benim var. Elhamdülillah.

23 Nisan 2021

Bir müslüman ne kadar tamamsa o kadar eksiktir aslında.

Kara pençe
böğrüme saplanmış
ben ve ihtilalim
sineme çektiğim

yolun yarısı gidilmiş
aşılmış engeller tek tek
yok olmak adına
birkaç söz
birkaç damla gözyaşı

 

Sevgiye ve Sevgiliye dair…

19 Nisan 2021

İnsan boş kalmamalı. Ama bu boşlukta nasıl olacak?

15 Nisan 2021

Ben başka bir şeye gülüyordum. Senin söylediğin şeyin üzerine gelmesiyle gözlerimdeki tebessümü de yakalamış oldun. Kendi dünyamda kopan bir kahkaha başıma sık sık gelmeye başladı. İnsan kendi kendine gülerken de mutlu olabilir hatta daha da çok olabilir. Hangi hareket, hangi tavır, hangi hal seni güldürmeye sevk etmişse bunu izah etmeye çalışmak tüm büyüsünü bozabilir. Kendi kelimelerinle ruhuna gelen aksi ise daha kolay.

12 Nisan 2021

Bir mide bulandırıcı Ramazan daha. Bu kez Hakan’la geldi. Tüm ailesinin yükünü 11 yaşında üzerine alan Koca Hakan. Benim yetim kaldığım yaşta, o lösemi olmuş. Hakanlık taslayan küçük insanların, ‘küçük insan’ olma derdindeki Koca Hakan’ı o. Hakan Dağdeviren. Sadece dağların değil, hakanlık taslayan küçük insanların da deviremeyeceği Koca Hakan. Bakalım Arş bir kez daha sallanacak mı? Bakalım namaz, oruç, zekât, hac yasaklanıp da Kâinat tümüyle Hakan’ı ayağa kaldırmaya çalışacak mı? Bakalım Allah incinecek mi? Hakan’ın, Koca Hakan’ın iki dudağına bakar hepsi.

Şimdilik bu kadar. Hakan isterse, devamı da gelir.

Not: Bu yazı anne Sabriye Dağdeviren’den doğma, baba Gökhan Dağdeviren’den olma, Hakan Dağdeviren’in Allah’ın kulu olduğuna şehadet etmek için yazılmıştır.

11 Nisan 2021

Hakkıdır Hakk’a tapan milltimin istiklal.

10 Nisan 2021

“kim onlar?” dediğini duyuyorum. hani hayatındaki insanlar tarafından yok sayılmış ve umursanmamış, fikirleri kâle alınmamış kişi var ya? o işte. bunları anlatıyorum diye herhangi bir şeyin altında ezildiğimi, hor görülüp, yapay birtakım duygulara kapıldığımı sanma. nasır tutmuş kabuk parçası darbeyi asla hissetmez, darbe ne kadar sert olursa olsun, kötü görünen nasır parçası o bölgeyi darbeye maruz kalmaktan korur, bu net. 

 

aslında özlemi duyulan şey; bir şey danışılan, soru sorulan biri olmak değil, değer verdiğini ve sevdiğini düşündüğün insanların kayıtsızlığı ve vurdumduymazlığı. silikleştirilmeye çalışılmak, birileri tarafından görmezden gelinmeye çalışılmak ki; burada bahsi geçenler tırnak içinde sevdiğini ve seni sevdiğini düşündüğün kişiler, yahut aranızda kan bağı olup, “sevginin doğal yolla geldiğini düşündüğünüz kişilerin” olması.

 

tüm bunların altında yatan şey bir arayış değil, doğal bir beklenti hepsi bu, insanlığın doğallığı, acizliğin doğallığı. gelmeyişi, bilinmemişliği, özlemi hasreti ise; belli bir zamandan sonra yaşanan bu pratikler artık nasırlaşmış bir et parçası haline gelmenize vesile olur ki, sanırım istenen ve beklenen de budur. sonrasında alınan darbelerin bir anlamı yok, duvara sekip düşen bir pelte gibi olur tüm o darbeler, ne zarar verir ne de leke bırakır, ne de üstünüze yapışır. bu anlamdaki hissizlikte tam olarak o esnada kendini gösterir, uzun zamandır yanınızda olmasına rağmen, nasırlaşmış alanların çokluğu ancak o zaman ortaya çıkar, dank eder ve merhaba der. 

 

merhaba ben geldim.

05 Nisan 2021

Neden bir hüzün vardır ışık yanan evlerde? Herkes elinde olmayan huzuru mu arar? Geçmişini, gençliğini, çocukluğunu anar belki de sarı ışıklı, soluk benizli silüetlerde insanlar. Bir sehpa, bir somya, bir siyah-beyaz tüplü televizyon, bir anne ve bir çocuk. Yemek, ödev, televizyon ve uyku. Ve ardından gelen, huzur kılığına bürünmüş elem ve keder. Hepsi yanyana, dipdibe, dirsek temasında hizaya gelmiş. Daha çok anlatasım vardı bu tabloyu ama gözlerimi kapatıp, içine girip, geçmişime dönerek, hatırlayarak bizzat yaşamak dürtüsü ağır bastığından “Dur” dedim kendime. “Yazma, yaşa!”

Bir de anladım ki ‘sen’, ‘BEN’ değil ‘sen’ neysen oymuşsun. Değişmeyecekmişsin. Çok iyi bildiğim gibi. ‘sen’ ve ‘sana’ dair hiçbir şey değişmeyecekmiş. Anladı’M’.

Eski Yazilar »