YAZARLAR

KATEGORİLER

ARŞİVLER

Bültenimize abone olun

25 Şubat 2021

İnşirah suresinde geçen ayetlerden;

“…Bir işi bitirince diğerine koyul. Ancak Rabb’ine yönel ve yalvar!”

Tamam Allah’ım.

23 Şubat 2021

mevsimler hiç değişmez burada. yani ben de, benim içimde, kafamın derinliklerinde. sebebi bu. hiç değişmez bu da. hangi ülkenin, hangi dar sokağındaki, hangi kaldırımın üstünden yahut, hangi ormanın derinliklerinde, yahut hangi yanardağın tepesindeki volkanların patlayışında olursam olayım, yönüm hep kuzey’dir benim, yüzüm kuzeye dönüktür. çünkü kuzey soğuğu, ayazı, fırtınayı getirir beraberinde. insanı dipdiri tutan ve üşütürken kavuran o havaların, ruhların içindeki yaralara derman olacağını “Yaradan”ın lütfundan biz aciz kulları da öğrenmiş ve O’na şükrümüzü sunmanın bir diğer yolunu daha bulmuşuz. 

 

sevilen şeyler türlü türlü, ruhlara iyi gelecek şeyler de öyle. karamsar ruhların şafağıdır kuzeyin ıssız soğukları. insan; elde etmeden sahip olabildiği şeylere, bir meblağ ödeyipte sahip olduğundan daha çok sevinebilir mi? o halde yönünü kuzeye dönmeni tavsiye ediyorum. sert soğuğun ruhuna işlediği yerde, kazık gibi oraya çakılı kalmayı dene. bu senin de ruhuna iyi gelecek.

 

hiç olmazsa bir şans ver.

22 Şubat 2021

Uyandım. İki üç saatlik uykunun verdiği ağırlıkla ve huzurla tekrar uzandım. Felçli hastalar gibi yalnızca gözbebeklerim hareket edebiliyordu. Kapalı perdenin ve gri bulutların arkasından gelen güneş ışıklarının belli belirsiz aydınlattığı tavanın, eskimiş boyasındaki fırça izlerinin bıraktığı tüm noktaları gezebiliyordum gözbebeklerimle. Zihnimdeki ağırlıkları taşıyan tüm bedenimin hareketsiz kalma arzusuna inat, gözbebeklerim Mars’ın, Ay’ın yüzeyinde geziyor gibiydi. O tepeden bu çukura, bu çukurdan şu karşı düzlüğe istediğim hızda gidebiliyordum.

Ölümünün, bir yalnızlıktan başka bir yalnızlığa savrulmamın üzerinden tam iki ay geçmişti. Yanımda yatan, soluyan, yaşayan, uyuyan ve yanında yatan günahkâra tutunmaya çalışan masumun nefes alış verişinden başka ses yoktu odada. Bana yaşadığımı hissettiren, bu kısacık an için, sadece bu sesti.

16 Şubat 2021

sırtımdaki yükün ağırlığı
ahengidir hayatımın
renkleridir gecenin gündüzün
berrak olmasalar da
yolun yarısı gidilmiş
öyle ya da böyle
tadılacak özgürlükler tadılmış
masumane bir yaşamdır süregelen
kırık aynalar yansıtır
sahile vuran dalgaları
içli dışlı olurlar
deniz, yosun, kaya, toprak
benim de payım vardır
benim de payım
ortak düşüncenin
ortak yaşamın…

“Batıyı yenemeyiz, ama batıya doğru yolu gösterebiliriz.”

Evet onları yenemeyiz, ama onları, ‘yenme arzusu’nun, her zaman ‘doğru yol’ a çıkmadığına inandırabiliriz.

Yani bazan kaybetmenin veya ‘kazanmama arzusu’nun, daha isabetli olduğunu gösterebiliriz.

 

Kaybederken de ‘iyi insan’ olunabilir, kazan(a)mazken de ‘dürüst ve doğru’ olunabilir felsefesini gösterebiliriz onlara.

13 Şubat 2021

Rüzgarın ağacı salladığını gördüğümde;
Daha çok üşürüm ben.
Sırtımdaki ürperti çoğalır,
Parkama sarılır,
İçime gömülürüm,
Sıcaklığımı bulmaya çalışır,
Gözlerimde anılarımı canlandırırım,
Hayallerimin sobasındaki ateşi harlar, yakıtını çoğaltırım.

11 Şubat 2021

Sürekli bir yükün altında bulunuyor insan. Bir şeyleri yetiştirmeye, denkleştirmeye, sevmeye sevilmeye, görevleri tamamlamaya çalışıyor sürekli. Hiç bir iş yapmasa bile kendi iç dünyasında mücadelesine devam ediyor. 

Bir şeyleri yapma zorunluluğu, bir şeyleri anlamaya mecbur olma hali ister istemez bir baskı oluşturuyor bünyede ve tabiki stres meydana geliyor.

Bir şeye mecbur bırakıldığı sürece insandan verim almak çok zor. Hiç bir iş yaptığını düşünmediğimiz bir devlet memuru bile bu zorunluluktan dolayı mutlu hissedemiyor kendini. Mutlu hissedemeyen üretken olamıyor ve katma değer oluşturamıyor.

Her insana sevdiği işi yapması için imkan oluşturulması çok gerçekçi görünmeyebilir. Doğrudur. O zaman demek ki farklı bir çalışma metoduna geçilmeli.

Ne olduğu benim kafamda tam olarak net değil. Ama mutlaka bir yolu olmalı.

09 Şubat 2021

     cevabını peşin peşin vereyim. evet. neden biliyor musun? güneşin insanları rahatlatıp, gevşettiğine inanırım çünkü. gevşeyen bünyeden çıkacak olan her türlü hareketse, gereksiz birtakım aksiyonlar içeriyor. en azından benim tecrübem bu. kış, soğuk, yağmur, kar. zorlu bir mevsim ve zorlu koşullar. özellikle insanoğlunun vücudunu tüm bu zorlayıcı basınçtan koruması için; sarıp sarmalanması lazım. yani sıkı durması lazım. soğuk, kış ve yağmur benim bünyemde aldığı cevap tam anlamıyla bu. kendimize getiren şeyler, silkelenmemize sebebiyet veren o kendine getirme durumu. 

 

     maksadım bu değil elbette. perdemi açtığımda gördüğüm manzara sadece yerlerin ıslak oluşuydu, daha fazlası değil. yüzümdeki tebessümü görmeni isterdim. sanki benim mutlu olmam için gereken her şeyin cevabı yağan yağmurun içinde gizliymişte; yağmur benim için yağmış gibi. ben ki; unutulmuş, silik ve gri bir silüet. bir gölgeden fazlası değil. fakat mutlu olabildiğim şeylerin, benim elimde olan güçle ortaya çıkan bir şeyde olmaması daha da güzel ve sevindirici. 

 

     yağmuru gördüğümdeki sevincimi anlatabildim mi emin değilim. bir daha denemek istiyorum müsaadenle. bir gece, içindeki sıkıntı midene kelepçe takmış ve cayır cayır yakıyor. içtiğin suların hiçbiri fayda etmeden, alev devam ediyor. bilmediğin bir sıkıntı seni ele geçirmiş ve kıvrandırıyor. tevafuk olarak perdeyi açıp, belki yıllardır gördüğün ve sadece az birtakım şeylerin değiştiği sokağa bakarken, tam da o esnada seni sevindirecek bir şey oluyor. yağan yağmur. hepsi bu. 

 

şükür.

İnsan, birincisi çok mutlu olduğunda anlatmak ister, ikincisi de çok mutsuz olduğunda. Anlatacak birini bulduğunda anlatır. Yoksa başka çözümler bulmaya çalışır kendine.

Anlatınca herşey geçer, kaybolur. En azından bende öyle olur. Bir kaç saat, mutluluğun veya mutsuzluğun dozuna göre bir kaç gün sonra geçer gider etkisi. Neydi o duygu yoğunluğu? Neydi kısa süreliğine yaşananlar, hissedilenler? Bilinmez.

Kendimizi fani zannetmemiz bence yara-d-anın bizim en çok sevdiği özelliklerimizdendir. Kendimizi kâinatta bir yere koyuyor olmamız çok manidar.

07 Şubat 2021

kaybolmak istiyorum. karanlık bir ormanın içine dalıp, rüzgarı da arkama alıp, gözden uzaklaşmak istiyorum. bu duygu bir süre sonra geçer mi? tecrübe etmediğim şeylerin özlemi sanki onu sonsuza dek yapabileceğin hissiyatı veriyor. elde olmayan, mümkün olmayan hayal ve dünyaların içinde kaybolmak, başına ne geleceğini bilmeden yapılacak bu yolculuk geride kalan sıkıntılardan daha katlanabilir görünüyor. seni sarıp sarmalayan ve bu sıkıntı buhranı içinde geçmişte yahut hali hazırda yaşadıklarından kurtulmak ya da tüm bunların fiziksel olarak nihayete ermesi, işte böyle bir zamanda türbülanstan çıkıp bulutların üstündeki o dingin güneşin ışıkların içinde yüzdürebilir.

gerçek bir mutluluk arayışı
hayalini kurduğum
kaybolmuş bir umut bu.
ruhumun vurulduğu prangalar
ancak gerçek bir özgürlüğe muhtaç
başka ruhlara yer yok bu özgürlükte
önce ben artık bunu tatmalıyım
kendim özgür olmalıyım
ruhum bir kere kurtulunca
ben de kahramanı olurum diğerlerinin.

Eski Yazilar »