YAZARLAR
KATEGORİLER
- Ahmet Latif (5)
- Anlık Yansımalar (26)
- Damlalar (129)
- Düş Sözlüğü (1)
- Genel (245)
- İsmet Selim (134)
- Komik Diyaloglar (1)
- Ömer Faruk (77)
- Ömürlük (1)
- Ranâ Kurşunî (17)
- Yazarlarımızdan Özlü Sözler (12)
ARŞİVLER
- Ocak 2024 (2)
- Eylül 2023 (1)
- Kasım 2022 (1)
- Temmuz 2022 (2)
- Nisan 2022 (1)
- Mart 2022 (1)
- Şubat 2022 (4)
- Ocak 2022 (1)
- Aralık 2021 (1)
- Ağustos 2021 (13)
- Temmuz 2021 (4)
- Haziran 2021 (6)
- Mayıs 2021 (7)
- Nisan 2021 (11)
- Mart 2021 (12)
- Şubat 2021 (13)
- Ocak 2021 (12)
- Aralık 2020 (15)
- Kasım 2020 (16)
- Ekim 2020 (16)
- Eylül 2020 (17)
- Ağustos 2020 (15)
- Temmuz 2020 (15)
- Haziran 2020 (11)
- Mayıs 2020 (12)
- Nisan 2020 (15)
- Mart 2020 (9)
- Şubat 2020 (9)
- Ocak 2020 (8)
- Aralık 2019 (8)
- Kasım 2019 (8)
- Ekim 2019 (9)
- Eylül 2019 (9)
- Ağustos 2019 (8)
- Temmuz 2019 (8)
- Haziran 2019 (7)
- Mayıs 2019 (10)
- Nisan 2019 (9)
- Mart 2019 (7)
- Şubat 2019 (2)
- Eylül 2018 (1)
- Nisan 2018 (2)
- Eylül 2017 (1)
- Nisan 2016 (1)
- Ocak 2016 (1)
- Ekim 2015 (4)
- Temmuz 2015 (1)
- Mayıs 2015 (1)
- Şubat 2015 (5)
- Ocak 2015 (6)
- Kasım 2014 (1)
- Ekim 2014 (8)
Bültenimize abone olun
31 Ekim 2020
beni tanıman, benim açımdan bakabilmen, benim ruhumun derinliklerindeki fırtınalardan ne anladığımı sana da anlatabilmem için işte sana küçük bir fırsat.
benim kendimi hayal ettiğim yerin akşam ezanıyla ortaya çıktığını izah etmeme gerek yok sanırım. yani karanlığın bastırdığı ve ordu gibi dünya üzerine çöktüğü o anlarla başlar, ufuktaki pembelikle birlikte yok olur gider. bu döngü son gün(üm)e kadar böyle sürüp gidecek. karanlık, gece, musibetlerin inişi. karanlık insanın ruhunu dingileştirir mi? bana kalırsa evet. gece ve gündüzden insanın ne anladığından ziyade, ne hissettiği önemlidir. insanın kendini rahat ettirebileceği bir devinim değil mi bu? o halde benim tercihim bu.
27 Ekim 2020
yalnızlığı öğrenebilmek ve kabullenmek, büyük büyük tecrübelerin sonucunda olabilir ancak. yalnızlık öğrenilir, doğru. cahili olan insana bunu herhangi bir şeyi belletir gibi belletebilmek kolay olamaz. yalnızlık öğrenilir. hem de oldukça acı tecrübeler ve acı bir yaşamla. yalnızlık, gerçek bir yalnızlık, sade ve yalın bir yalnızlık, her çeşidinden yalnızlık, en koyusundan, en sığına kadar yalnızlık. telefonun hiç çalmaması gibi, kapının hiç açılmaması gibi, o açılmayan kapının açılmasını hayal eder gibi bir yalnızlık. en acısı da bu olsa gerek. artık yaşlanmış insanların gözlerindeki o gri perdeyi anımsar mısın? o gri perdenin gerisindeki yalnızlıktan bahsediyorum daha çok. gözleri yıllar öncesinden kalma bir yalnızlıkla, yalnızlığın verdiği o derin boşlukla, kapıların açılmasını hayal ederek geçirdiği günlerin, yozlaşmış bir karakterin içindeki yalnızlıktan söz ediyorum. en ağırı da bu değil mi?
yozlaşmak, daha önce sana bahsetmiş miydim? yozlaşmak ya yalnızlıkla beraber gelir oturur ruhuna, yahut yozlaşmanın zaten kendisi sensindir de, ortaya çıkmasını bekler. ta ki sen yalnız oluşunu ve bunun ruhunun derinliklerine, iliklerinin içine işlemiş bir gerçek oluşunun farkına varıncaya kadar. yozlaşmakla anlatılmak istenen her neyse o sadece yalnızlıktır. hemen peşine, ardı sıra gelir, ayrılmaz bir ikili, birlikteliği bozulmaz bir bütün. insan yozlaşır yalnızlıkla, üzgünüm gerçeği bu. ruhsal özelliklerini kaybetmek der sözlük bu kelime için, tıpkı ruhunun acıyla kıvranması demek olan yalnızlığın sözlük anlamı gibi. sanırım onu da ben uydurdum, her sözcüğü sözlük uyduracak değil ya!
işte sana bir diğer aşama. yalnızlığı sevmek. asosyal diyorlar veya böyle görünmek diye sükse yapma çabası. dilinize yakışmıyor bilmediğiniz şeyleri söylemek. seviyorum ben yalnızlığı, yalnızlığı öğrenecek kadar yalnız ve bunun sebebiyle yozlaşmış kişi, seni temin ederim ki seviyordur yalnızlığı. ben bu üç aşamayı da en ince detayına kadar öğrendim, üzgünüm. üzgünüm ama bu üç aşamayı kat ettiğim için değil, senin çabalarını ve beni oturtmaya çalıştığın fikri kalıbın içine dahil ol(a)madığım için. bu üç aşamanın en güzel kısmı nedir diye soracak olursan, bu aşamaların her biri birbirinden güzel ve sen inan bana bu aşamaların hiçbirinden geçebilecek cesaret ve şecaatte değilsin. bu sebeple de toplum içinde “asosyal” diye nitelediğiniz insanlara ya acıyarak, yahut iğrenerek bakıyorsunuz.
yalnızlığın bir diğer aşaması ise asosyallik olmalı. bir diğer sefere de o aşamayı anlatabilirim. eğer cesaretin varsa!
26 Ekim 2020
Geceleri tasavvuf müziğiyle uykuya dalınan, sabahları daha kıpırdak türkülerle uyanılan evler vardır. Halâ vardır. Birgün öyle bir evin ikliminde hayata gözlerini kapatmaktır bizi yaşatan. Nağmesiz, sohbetsiz, boş yaşamaya sabrediyorsak da sebebi o özlemdir.
22 Ekim 2020
sabah olur
horozların ötüşleri
kargaların şarkıları
denizdeki balıkların uyanması
ben buna doğa derim
leyleklerin vapurla olan yarışları
aslanın av partisi
kasabın et derdi
koyunun can derdi
ben buna doğa derim
akşam olur
köpekler ulur
yarasalar sokak lambaları altında
döner döner dururlar
saat geceyi vurmuştur
ben buna doğa derim
hırsız gelir kapıyı yoklar
polis gelir, kovalar
yakalayamaz kafasına sıkar
ben buna da doğa derim…
Yazarımız İsmet Selim’in İnsan Milleti olarak betimlediği insanlardan beklenen, Yaratıcının verdiği kadar ilhamla dünyaya bir takım katkılarda bulunmalarıdır.
Ama bazı insanlar da var ki bırakın katkı sunmayı, ortaya konan iyi şeyleri yok etmeye yönelik çalışıyor kafası. İşte savaşlar da böyle çıkıyor bir yerde. İnsan Milleti içindeki insan illeti yüzünden.
19 Ekim 2020
İnsanlar ikiye ayrılır. Bebekleri sevenler, bebekleri sevmeyenler. Özünde insan birden fazlaya ayrılmaz. Temizdir. Bebekleri sevenler, kendi özlerindeki temizlikten ayrıldıkları, özlerinden uzaklaştıkları için onların saflıklarına hayran hayran, içlerine sindire sindire, doya doya severler. Bebekleri sevmeyenler ise özlerindeki temizliği onlarda görür ve “insan nasıl bu kadar günahsız olur, ben niye kirlendim böyle” der ve çekemezler, sindiremezler içlerine. Demek ki şu, gönderildiğimiz ‘üç’ günlük yalan dünyanın mevzusu, hülasa-i kelam, insanın kendi yapıp ettiklerini, geçmişini, yaşamını, hayatını içine sindirip, sindirememe mevzusudur. Ne yaparsak yapalım, kötü, iyi fark etmez, içimize sindirerek yapalım efendim.
15 Ekim 2020
Miktarını kendinizin belirleyeceği tereyağını bir tavada eritip, miktarını yine kendinizin belirleyeceği sayıda yumurta kırılır. İstediğiniz kıvama gelene kadar pişirilir.
Miktarını kendinizin belirleyeceği kadar tuz serpiştirilir.
Ağız yakmayacak şekilde sıcak sıcak yenmesi tavsiye edilir.
Yanında çay favoridir.
Afiyet olsun.
14 Ekim 2020
ne kadar aklanıp paklansa da, çıkmaz o kir üzerinden. yalnızlık kimine göre kir, pas. cesareti olmayan için belki de, bunun romantizmi olur mu? hayır olmaz elbet. göğüsleyip, kucaklamak gerek, sevinmek belki de, yorumu nefsinle çözüme ulaşacaktır.
bir mıh gibi düşün bunu, bu duyguyu. mıh gibi. işlemiş ta derinliklerine, iliklerine, cenk ediyor damarlarının içinde, çılgın atıyor. ruhuna sükunet ararsın da bulamazsın, yalnızlık gelir yetişir imdada. mıh demiştik öyle değil mi? yapışır üstüne yalnızlık, gerçekten yapışır. binbir türlüsünü görür, tadarsın.
mevsimi vardır sonra. en güzeli, en yakışanı vardır. sonbaharı ve kış’ı beklersin ki, doruğuna ulaşasın o duygunun, hissiyatın. yağmurun altında yürürken kirpiklerinden sızan yağmur sularından kafanı kaldıramazken, soğuk ve sağır asfaltın siyahlığında kaybolur gidersin. işte odur yalnızlık. gözlerinin boş bakması değil, karanlık bir girdabın içinde döne döne boşluk içinde sürüklenmek ve döngünün kendini bir türlü tamamlayabilememesidir, yalnızlıkla kastedilen. girdaplar soğuğu sever belki de, yalnızlıkta peşine gelir zaten. açık denizler korkutmasın seni, girdapların ve yalnızlığın eşleşmesi böylece olur.
yalnızlık o halde bir lütuf mu? hediye mi? servet veya hazine mi? bunun kararını sen vereceksin. senin ihtiyarına verilmiş en güzel seçenek bu değil midir?
13 Ekim 2020
Dağların etekleri
Deniz kıyıları
İçime çektiğim hava
Bir sıkılgan bir soğuk
Pazar günleri eskitir beni
Manen kaybolmuştur,
Anlamlılığı, sevecenliği
Yüreğimi yorgunlaştırırcasına üzer
O donmuş taşa bir uzanıştır
Pazar günleri yıpratır beni
Beni benden alan
Yegane sebeptir pazar günleri.
Bitap düşmüş ninnidir dilimde
Çalmayan, kırık bir plak
Kopuşudur bam telinin
Kırılışıdır sevincimin en ince yerinden
Her daim bir özlemdir
Pazar günleri.
12 Ekim 2020
Sus. Sustukça kelimeler senin olur. Sus. Konuşmak yönetilemez. Sus ki özgürce konuşabilesin. Bekle. Onun için bekle. Konuşmayan kaybetmez. Unutma.
Yaz. Yorulmazsın.
Eski Yazilar »