YAZARLAR

KATEGORİLER

ARŞİVLER

Bültenimize abone olun

30 Ekim 2019

Bu yazı başlıksız olacak. Herhangi bir amaca hizmet etmeyecek.

Evet bugün günlerden 30 Ekim Çarşamba. Dolayısıyla yarın perşembe. Bugünden perşembe yazısını yazıyorum demekki. Aferin bana.

Hava da güzel. Yazdan kalma bir gün. Kışın yazdan kalma birgün olması güzel değil aslında. Kış kış gibi geçerse güzel bence. Kışı sevdiğim sanılmasın bu arada. Sevmiyorum da demedim ha! Öyle genel çıkarımlar yapmayın yani.

Neyse ben kalkıp bir çay alayım kendime. Sonra nasıl olsa gelir akla bir şeyler.

Geldim. Sanırım beş saat falan oldu. Bir çay dedim aslında ama araya üç beş çay sıkıştırdım sanırım. Ha bir de kahve. Türk evet. Türk kahvesi. Neden Türk bilmiyorum. Kültürel farklılıklar bir tüketim aracının özel adı oluveriyor bazen. Yani amerikan kahvesi içsem vatanıma ihanet etmiş olur muydum acaba! Neyse.

Servisteyim. Hava kararmaya yüz tutmuş. Kararmış da diyebiliriz belki. Bakış açınıza bağlı bu da. Yani hangi an karanlığın başladığı andır? Yan yana duran iki kişi bunu tanımlamaya kalksa illaki biri birinden önce diyecektir “hava karardı” diye. Bu halde biz neden orucu, namazı saniyeye göre ayarlıyoruz bu da ayrı bir konu. Ama önemli.

Radyoda gıcık ritimli bir şarkı. Yani ben yazıp bestelesem çıksam piyasaya dalga geçilir. Adam ünlü diye benimsenmiş işte. Kıskandığım sanılmasın. O kimki onu kıskanayım. Kim yani. Evet kim olduğunu tam çıkaramadım. Yalın da olabilir, Kenan Doğulu’da, bunlara benzeyen biri de. Harbi birbirinin sesine benzeyen ne kadar sanatçı var. Çok seslilik bu olmasa gerek. Evet bunun konuyla alakası yok. Zaten ortada bir konu yok.

Böyle yazmak iyiymiş aslında. Bir daldan bir dala. Radyonun sesini açtım bu arada. Güzel ritimli bir parça bu. Bu sanatçıyı da tanımıyorum.

Müziğin bile matematiğini keşfetmiş yeni nesil. Her şeyin bir matematiği var aslında. Filmlerin bile. Hatta romanların. Bildiğin matematik. Formül yani. Neyi nerede nasıl yapacağın belli. Dizi çekmek isteyenlere bir kaç formül verebilirim.

Evet bu kadar yeter. Başlıksız da olsa bir yerde durmak gerek. Fena da olmadı hani.

28 Ekim 2019

Yalnızlık Allah’a göre midir? Neden yalnızlığı sevmez çoğu insan? Oysa ki gitmek istediğin yere gidersin, gitmek istemezsen kimsenin hatırı için kıpırdamak zorunda kalmazsın. Yemek istemediğin zaman kimse kırılmaz, eşin gücenmez, çocuğun sana öykünüp de “Ben de yemicem o zaman!” diyemez.İstemediğin müziği dinlemez, istediğin kadar sessiz kalarsın.

Galiba baştaki sorularımın cevabını buldum. Başkalarıyla sidik yarıştırmayı seven, teklifleri reddetmeyi becerebilen, gururlu, kibirli insanlara göredir yalnızlık. Başkalarına fayda sağlamak için dara düşmüş insan arayanlar müstesna. 

24 Ekim 2019

Efendim sevgili kardeşim İsmet Selim’in cezbe anında dile getirdiği, sonrasında yazıya döktüğü ve sizinle buluşturduğu yazısını okumuşsunuzdur.

Cehennemden Korkanlara Söylüyorum; Cehennem Allah’ın Olmadığı Yerdir yazısı ile bizi başka bir pencereden bakmaya davet ediyor. Kendisi gibi ilmi yönü gelişmemiş olanlar bu yazıyı doğru anlama noktasında sıkıntı yaşayabilir. İsmet kardeşim yazının bir yerinde “Allah’ın olduğu her yer cennettir” diyerek aslında sırrını aşikar ediyor. O varsa gam yok tasa yok diyor aslında. Bırakın cennette olmayı, cehennemde dahi olsan O’nu varlığının gölgesi altında olmak bile bir saadet demeye getiriyor.

El hak. Doğrudur dedikleri.

Lakin anlaşamadığımız bir husus var ki o da şudur;

Allah cennetine yaşantısından razı olduğu kulları koyuyor. Cennette girenler de aslında Allah’tan razı olanlar. Karşılıklı rıza var işin içinde. İnsan sevdiğinden razı olur. Allah’ta sevdiğinden razı.

Allah’ı seven O’nu gönlüne yerleştirir. İnsanı sevmişse yaratan, onu alıp cennetine koyar. Ahiret artık bir imtihan yeri değildir. Sonuçların açıklanıp bu sonuçlara katlanacağımız yerdir. Yani Allah dünyadaki gibi bir kuluna musibet ulaştırıp vereceği tepkiyi, göstereceği sabrı test etmez. Eğer cehennemse yerin oraya gönderilir ve cezanı çekersin, Allah’ın sevmediği bir kul olarak hem de.. Çünkü eğer sen sevseydin bambaşka olurdu.

Bir indan maddi bir aşk için bile sevdiğinin her dediğini yapmayı sevgisinin kıyası olarak görür. Allah’ı sevdiğini söyleyen insanın Allah’ın emirlerini harfiyen yerine getirmesi beklenir. O’nu dinleyenler, O’nu sevenlerdir. Sevmeyenlerin gözü kulağı O’nda değildir.

Bu yüzden cennet ve cehennem, Allah’ı seven ve sevmeyenlerin yeridir.

21 Ekim 2019

Cehennemden korkmayanlar hem Allah’ a inanması hem de inanmaması durumunda bu yazının konusu değil. İnanmaması durumu başka bir yazı konusu olabilir. İnanması durumunda zaten bu yazıya ihtiyacı yok.

Cehennemden korkan bir insan için Allah vardır ve birdir değil mi? Ve cehennemden korkan bir insan için biz O’nun kuluyuzdur. Doğru mu? İlaveten cehennemden korkan bir insan için eğer düzgün inanmışsa Allah, mekândan ve zamandan münezzehtir. Öyle değil mi?

Peki o halde siz; cehennemden korkanlar! Siz değil misiniz “Dost istiyorsan Allah yeter.” diyen. Bi de utanmadan “Allah var, gam yok!” demez misiniz? Cehennemde gama gark olmak, yakışır mı sizin kulluğunuza, dostluğunuza? Şimdiden cehenneme gideceğiniz ilan edilse yine rahat rahat “Allah var, gam yok!” diyebilecek misiniz? Niye peşin peşin büyük laf edersiniz? Hani Allah her yerdeydi? Hani O var, gam yoktu? Bu kadar mı teslimiyetiniz? Bu muydu yere göğe sığdıramadığınız imanınız? Nasıl inandık O’na? Nasıl bildik? “Allah kim?” diye sorsa inanmayan biri, “Cehennemi yaratan.” mı diyeceksiniz?

Bakın; Allah’ın olduğu her yer cennettir. Yormayın kafanızı. Bi an derin nefes alıp “ohhhhh Elhamdülillah” dediğinizi duyar gibiyim. Rahatladığınıza sevindim. Evet, Allah’ın olduğu yer, cennetdir. Şimdi sıradaki vazifem, “Cennette de gam yok, cehenemde de gam yok.” dedirtmek siz, cehennemden korkanlara.

Şimdi. Gözlerinizi kapatın. Az önce okuduklarınızı unutun. Derin nefes alın. Ve Allah’ı sevin. Allah’ı karşılıksız sevin. Annenin çocuğunu sevdiği gibi sevin Allah’ı. Yarattığını sevin. İyiye de şaşırmayın, kötüye de. Ne kimseyi göklere çıkarın, ne de kimseyi yerlere yatırıp üstünde tepinin. Vazifenizi yapın, ‘Kul’ olun, teslim olun, sevin. İkinci kez rahatlayacaksınız. Eğer birincisini unutmadıysanız tabii.

17 Ekim 2019

Dava sahibi insanlar bir mücadele içindedir. Kendilerince doğru olduğunu düşündükleri kaideleri bütün insanlığa yayma eğilimindedirler.

İlk başlarda azdırlar. Mazlumdurlar.

Ham ruhlu dava adamları davalarına ulaşma yolunda zorlandıkça hırsları artar. Hırsları arttıkça galip gelme arzuları artar. Galip gelme arzuları zamanla güçlünün kullandığı imkanları kullanmanın gerekliliğine kanaat getirir.
Daha önceden kullanılmasına karşı çıktığı bu imkanları edinme gayretine girer. imkanları arttıkça boy göstermeye başlar. Sesi daha çok çıkar. Önüne çıkan pürüzleri daha hızlı gidermeye başlar. İşlerin hızla hallolması özgüvenini artırır. Bu sefer daha hızlı galip gelmek isteği artar.
zaman içinde benimsediği bu yol onu güç sahiplerinin içinde bulunduğu hal ve davranışları kanıksamasına yol açar.
Karşı çıktığı ve eleştirdiği şeyleri yapan insan yozlaşmış demektir.

Her insan yozlaşmaz. Ham ruhlular yozlaşıyor. Yozlaşan dava insanları elbette halis niyetle başlıyorlar mücadeleye. Sonra maalesef istenmeyen şekilde sonuçlar doğuruyor.

14 Ekim 2019

Anne ve iki çocuğu (bir kız (6 yaşlarında) bir erkek (4 yaşlarında)) soluklanmak için bir pastahaneye otururlar. Anne, açık büfe olan servis için sipariş vermeye kalkar. Her iki çocuğunu da düşünerek bir elmalı pasta bir de çikolatalı sipariş verir, bekler ve alır gelir. Bilir ki masaya geldiğinde ikisi de birbirininkine göz koyacaktır. Masaya oturunca “Çikolatalı pastayı da, elmalı pastayı da ikiye bölelim, isteyen istediğinden yesin. Cevap erkek olan çocuktan gelir; “Ben hem çikolatalıdan, hem de elmalıdan yemek istiyorum.” Anne der ki: “İkisinden de yarım yarım yiyebilirsin.” Çocuk: “Hayır ikisinden de tam yemek istiyorum!!!”


Hiç büyümeyeceğiz anlaşılan.

10 Ekim 2019

Sabit kalmak.

Kalmak.

Olduğun hal ile kalmak.

Bazen doğa kitabına bakarak kendimize ait notlar görürüz. Doğa bir devinim halinde. hareket ediyor. Sabit duran bir şey yok. Duran şey “ölmüştür”.

“Ölmemek” için hareket halinde olmak gerek. Düşünce nazarında olsa dahi hareket etmek gerek.

07 Ekim 2019

Dün akşam sağolsun aşağı komşumuz ev oturmasına davet etti ailecek. Gittik. Emekli astsubay Ramazan Abi, ülkemizin birçok aile babası gibi çocuklarının ancak iyi eğitim alarak rahat edeceklerini düşünenlerden. Tıpta okuyor oğlu Zekeriya. Kızı da fizyoterapist olacak inşaallah. Üst komşumuz Turgut Abi ve ailesi de davet edilmiş. Ne güzel. O da mobilya dekorasyon işiyle uğraşır. Herkes helal rızkının peşinde anlayacağınız.

Daha önce başka bir komşumuzdan duyduğum bir bilgiyi de direk sahibinden teyit etme şansım da oldu dün akşam. Turgut Abi, 15 Temmuz gazisi. Bu bilgiyi teyit etmek için bizzat ben açtım konuyu. Bilgimi doğruladı. Genelkurmay Başkanlığı’nın önünde, o melun gecede, lanet bir kurşunla midesinden yaralanmış. Gazilik almış. Baştacı. 

Asıl bu yazıda paylaşmak istediğim ne biliyor musunuz? Dedim ki; “Turgut Abi, geçmiş olsun. Rabbim şehitlerimizin de şefaatine nail eylesin bizleri.” Dedi ki; “Sağolasın gardaş. Rabbim bizi korudu çok şükür. Ucuz yırttık valla.” Diyemedim ki;”Neden korudu Abi? Şehitlikten mi? …”

Ümmeti bölmeyin. Olur mu?

04 Ekim 2019

Geç de olsa yaşamak gibi…

Yaşamaktan vazgeçmedik ki yazmaktan vazgeçelim.

Çünkü yazmak; yaşamak…