YAZARLAR
KATEGORİLER
- Ahmet Latif (5)
- Anlık Yansımalar (26)
- Damlalar (129)
- Düş Sözlüğü (1)
- Genel (245)
- İsmet Selim (134)
- Komik Diyaloglar (1)
- Ömer Faruk (77)
- Ömürlük (1)
- Ranâ Kurşunî (17)
- Yazarlarımızdan Özlü Sözler (12)
ARŞİVLER
- Ocak 2024 (2)
- Eylül 2023 (1)
- Kasım 2022 (1)
- Temmuz 2022 (2)
- Nisan 2022 (1)
- Mart 2022 (1)
- Şubat 2022 (4)
- Ocak 2022 (1)
- Aralık 2021 (1)
- Ağustos 2021 (13)
- Temmuz 2021 (4)
- Haziran 2021 (6)
- Mayıs 2021 (7)
- Nisan 2021 (11)
- Mart 2021 (12)
- Şubat 2021 (13)
- Ocak 2021 (12)
- Aralık 2020 (15)
- Kasım 2020 (16)
- Ekim 2020 (16)
- Eylül 2020 (17)
- Ağustos 2020 (15)
- Temmuz 2020 (15)
- Haziran 2020 (11)
- Mayıs 2020 (12)
- Nisan 2020 (15)
- Mart 2020 (9)
- Şubat 2020 (9)
- Ocak 2020 (8)
- Aralık 2019 (8)
- Kasım 2019 (8)
- Ekim 2019 (9)
- Eylül 2019 (9)
- Ağustos 2019 (8)
- Temmuz 2019 (8)
- Haziran 2019 (7)
- Mayıs 2019 (10)
- Nisan 2019 (9)
- Mart 2019 (7)
- Şubat 2019 (2)
- Eylül 2018 (1)
- Nisan 2018 (2)
- Eylül 2017 (1)
- Nisan 2016 (1)
- Ocak 2016 (1)
- Ekim 2015 (4)
- Temmuz 2015 (1)
- Mayıs 2015 (1)
- Şubat 2015 (5)
- Ocak 2015 (6)
- Kasım 2014 (1)
- Ekim 2014 (8)
Bültenimize abone olun
24 Haziran 2019
İstanbul’un en muhafazakar, en ahlaklı mahallesini düşünün. Bu mahallenin en namuslu kızını bir de. Hani bir de ahlaksız bir serserisi vardır bu mahallenin. Ahlaksız, namussuz, hak, hukuk tanımaz. Riya olsun diye yaşlı teyzelerin poşetini taşır ama eve gelince sormadan, habersizce haracını alır o poşetin içinden. Camiye gider, ayakkabı kestirir gözüne.
İşte bu serseri birgün mahallenin en güzel, en namuslu kızına kuytu köşede parmak atar. Kızcağız hüngür hıçkırık evine gider. Kimseye birşey diyemez amma utancından gözyaşı da durulmaz bir türlü. Mahallenin bıçkın delikanlısı olan abisi eninde sonunda alttan girer üstten çıkar öğrenir gözü yaşlı bacısından olan biteni.
O da bir kuytu köşede sıkıştırır ahlaksız serseriyi. Can arkadaşlarıyla birlikte yer misin yemez misin derken gösterirler dünyanın kaç bucak olduğunu bu zırtapoz herife. Son bir hamle ile bir tekme daha atarken abimiz, bu hak hukuk bilmez serseri ellerini yüzüne kapatır, dizlerini karnına çeker, iyice siner duvarın kuytusuna ve mecalsizce: “Yapma Abi, nolur vurma, şeytana uydum Abi. Bi daha asla yapmam Abi. Ellerim kırılsın Abi. Nolur yapma …” der.
Bu sahne zihnimde tahayyül etmeye başladı nedense 23 Haziran yatsı namazı sıralarında. Hayırdır İnşaallah. Vardır bi hikmeti. Belki mahallenin bıçkın delikanlısı Abimizin bu serserinin eman dilemesine nasıl karşılık verdiği de bana gösterilir zahir önümüzdeki zamanda. Değil mi?
21 Haziran 2019
İnsanoğlu doğum ve ölüm arasında mesafesi belli olmayan bir yolda yolcudur.
Bu yolculuklarda bir çok insanın yolu kesişir. Zamanın bir diliminde farklı insanlarla bu yolculukta birlikte olursunuz. Fakat bu yolculuklar öyledir ki aynı araç içerisinde farklı bir varış noktasına gider insanlar.
Hani hatırlarsınız temel ve dursunun başrolünü üstlendiği bir fıkra vardır. Temel bindiği İstanbul otobüsünde yanlış oturduğu koltuktan kalkmamakta ısrarcıdır. Ne yapsalar da yanlış numaralı koltuğa oturduğunu ve bu yüzden kalkması gerektiğini izah edemezler. Sonunda Dursun olaya el atar ve gidip Temel’in kulağına bir şey fısıldar. Temel’de hiç ikiletmeden kalkıp oturması gereken koltuğa oturur.
Dursun’a ne söylediğini sorduklarında “o koltuk İstanbul’a gitmiyor” dediğini söyler.
Evet. Dünya aracının içindeyiz, ara durakları olmayan. Aynı aracın içinde farklı yerlere giden dünyalılarız biz.
17 Haziran 2019
Diyorlar ki “yorulmayın”. Diyorlar ki “azimle devam edin”. Bilmezler ki “yoruldum”. Bilmezler ki yalan, düzen, dubara, aldatma, sahtelik, yapaylık kıtalar geziyor, dünyaya hakim olmuş. Neyin azmi, neyin gayreti, neyin mücadelesi? Rabbim imandan ayırmasın. Amin. Yine de devam, yine de İMAN …
13 Haziran 2019
Aşık sefai’ye ait şiirden bir parça olup bazı mısralarında kelime değişiklikleri vardır. Ben de seslendirmeye çalıştım.
10 Haziran 2019
Gerçek değeri 170 € olan bir elektronik eğitim kartını başvurduğum yarışmada kazanıp, onun muadili bir ürünle eşleştirip zoraki gümrük vergisi ödeyen bir Türk vatandaşıyım ben.
Elimde, avucumda hiçbir şeyim yok. Eteğimdeki taşları da “çaldılar”. Daha fazla düşünmemek, daha fazla incinmemek, daha fazla yorulmamak için soyutlayın kendinizi dünyadan gençler. Başka ülkelerdeki insanların ne yaptığı, ne ürettiği sizi ilgilendirmez. Cebinize yazık. Ha karın tokluğu derseniz, güzel ülkemizin her köşesinde tavuk dürüm – ayran ikilisi neyimize yetmiyor. Daha çok yiyebileceğimiz şey var. Merak etmeyin.
Bir de “incinsek de incitmeyecektik” ya. Onu unutmayın sakın. Hafazanallah. Kafanıza peygamber efendimize reva gördükleri gibi “doymayan insanımsı” ların işkembesini atsalar, siz bükün boynunuzu ve tavuk döner – ayranınızı sebat ve selametle bekleyin.
06 Haziran 2019
Tabi kendince haklı sebepler öne sürüyor.
İsviçre’nin zamanında ermeni soykırımını inkara ceza verilmesi kararı için verdiği çabaya atıfta bulunmuş.
meraklıları için link
fakat Perinçek kendisi için güzel şeyler düşünmüyor;
Şu söz kendisine ait:
“cemaatlerin, tarikatların kökünü kazıyacağız.“
Cübbelinin duası tam bir paradoks içermiyor mu!? 😀
03 Haziran 2019
Yavrusunun annesinden ayrı kalmadığı,
Babasının kıymetlisine kavuştuğu,
Gözyaşı sahibinin, döktürene sarıldığı,
Bayram olsun bu bayram
Azimle salınan her okun hedefine vardığı,
Çabanızın görüldüğü,
Alınterinizin ışıldadığı,
Bayram olsun bu bayram
Yorgun gecelerin sakin durağı,
Mahzun gönüllerin otağı,
Hasretle özlenen mazinin dimağı,
Bayram olsun bu bayram
Yalancının yalanından utandığı,
Doğrunun baş üstünde taşındığı,
Hakkın aziz, batılın zelil bilindiği,
Bayram olsun bu bayram
Dostlukların eskimediği,
Vefasızın unutmadığı,
Ak koyunun, kara koyunu ezmediği,
Bayram olsun bu bayram
Nidasının ruhumuzda duyulduğu,
Biçare yolcunun çölde eriştiği,
Bencileyin Hakk’ın rızasında görüldüğü,
Muştu olsun bu bayram