YAZARLAR

KATEGORİLER

ARŞİVLER

Bültenimize abone olun

28 Mart 2019

İnsanoğlunun bastonudur umut, ona dayanıp yürüten.

Kimi zaman protez bacağıdır.

Bazen uzak gözlüğüdür, puslu görüntüyü dağıtan, daha emin adımlarla yürümesini sağlayan.

Umut, bir insanın yolda kaldığında otostop çekmesidir. Yola devam etme azmidir.

Umut etmek azmi gerektirir. Umut bile azim, hareket, çalışma gerektirir.

Bir konuda sadece umutlara bel bağlamak ise, yukarıda teşbihe konu olduğu gibi, bastonlu, protez, bacaklı ve uzak gözlükleri ile otostop yapmaya benzer.

25 Mart 2019

Ülkemden binlerce kilometre ötede, başka insanlarla beraber ve başka mekanlardayken bile ne kadar da samimiyet aşığı birisi olduğumu bir kez daha farkettim. Bu “Düş Yolcuları” platformunu yazar olarak paylaştığım insanla çok uzaklarda olsak bile aynı soruları sorabilmenin hazzını duydum. Nedir bu motivasyon? Nedir insanı firavunlaştıran yönetme arzusunun sebebi? Kendime “Allah’a kul olmak” diye cevap verdim. Ama bu konunun tekrar elden geçirilmesi gerektiği de aşikar. Belki daha özlemsiz, daha kendime yakın, dahası çayın da yardımıyla, daha dingin olduğumda yeniden ele alınası bir konu bu. Şimdi değil.

21 Mart 2019

Gitmek;

İnsanın bulunduğu konumdan, belli bir zaman sonunda başka bir konuma geçmesidir.

İhtiyari bir eylem. Gayri ihtiyari olanı ise götürülmektir zaten.

İsteyerek ya da istemeden…

Bazen bir odadan bir odaya gidersin mesela. Kimi zaman bakkala.

Bazen memleketten gidersin.

Gün olur ülkenden..

İstemeden gitmek için ayrıldığın her yerde, biraz sen kalırsın aslında. Sende açılan sensizlik yerine, o yerden bir parça eklersin sonra.

Ne kadar geçerse geçsin zaman, geride bıraktığın sen, hep çağıracak seni. Ta ki seni yanına getirtene dek.

Rahmetli Kıvırcık Ali’nin dediği ve dediğini yaptığı gibi;

“Eğer ki gelmeler topraktan ise; Demek ki gitmeler aynı yeredir…”

18 Mart 2019

İnsan denen meçhul yaratık neden göçmek ister? Doğduğu, büyüdüğü, tanıdıklarının olduğu öz vatanını neden terketmek ister insanoğlu?

‘Göçmen’ diyoruz onlara. Nedense? Kendilerince kıt olan imkanlarını daha da genişletmek ve fazlalaştırmak ümidiyle çıktılar yola. Varını yoğunu satlığa çıkartarak, sadece bedenlerini yanlarına aldılar. Ve güçlükle biriktirdikleri ne var ne yoksa verdiler bir düzenbazın eline. Gönül rahatlığıyla haram lokmasını yesin diye.

Yeni bir ülke, yeni bir çevre, belki bir iş ve parlak bir hayattı onlara vadedilenler. Ama kendini bilmez bir entellektüelin “Çok kötü şartlarda seyahat ettiriliyorlar.” tesbitindeki ‘konforlu seyahat’ arzusu bile çok görülmüştü onlara. Oysa onlar canlarını verdiler ‘konforlu seyahat’ edebilmek için.

Peki ya biz ‘mukimler’. Göçmeyi beceremeyenler. ‘İkametgah ilmuhaberi’ miz var ne güzel!!! Cebimizde anahtarımız var. Onun için geceleri parklar ıssız, otogarlar sessiz, sedasız. Yolculuklar bize göre değil. Gelmek için gidiyoruz her yere. Hayatı kendimize dar etmekle meşgulken, dönmemek üzere gitmek niye?

Aslında böylesine ‘zihni karıncalanan’ insanoğlunun yaptığı tek şey, hızla giderken kalın bir duvara toslamaktan ibaret. Kendimizi kandırıyoruz. Ne ‘göçmen’iz biz, ne de ‘mukim’. Zannımca tek gerçek var. O da sadece ama sadece ‘yolcu’ olduğumuz. Işığı arayan bir kelebek gibi yalnızca ‘üç gün’ yaşayacağız bu dünyada.

Sanırım en acı olanı, kendini ışığın merkezi zannedip “Madem ki ışığı arıyorlar, o halde neden beni görmüyorlar.” demek. En güzel olanı da “Doğdu ve ışığı aramak için ‘yolcu’ oldu.” dedirtmek olsa gerek. El hasıl; ışığı bulan büyüklerden biri “İnsanların içinde, insanlardan bir insan ol.” diyor. Lafügüzafa gerek yok.

14 Mart 2019

Özet çıkarmak; uzunca bir metnin ya da konuşmanın kısa sürede okunmasını ve anlaşılmasını sağlamaya yönelik yapılan kısaltma metodudur.

Eldeki bilginin önemli olduğu düşünülen noktaları belirlenir ve geri kalan “daha az önemli” kısımlar atılarak bilginin “özü” ortaya çıkarılır.

Sınav ağırlıklı çalışmalarda sıkça yapılan bir uygulama.

Bu uygulama kendi halinde masum gözükse de zamanla bir yaşam şekline bürünüyor.
Sınavda çıkmayacak bilgileri eleyip “değersiz görme” alışkanlığı bütün bir hayat boyu peşimizi bırakmıyor maalesef.
O zaman bütün yerine, parçaya odaklanan insanlar oluyoruz.

Vatanını-milletini sevmeyi önce milliyetçiliğe, sonra türkçülüğe ve daha sonra ırkçılığa indirgeyiveriyoruz mesela.

Müslüman olmayı, islam’ın beş şartına, sonra 5 vakit namaza ve daha sonra cuma namazlarını kaçırmamaya indirgeyiveriyoruz örneğin.

Hayatı da “başarı” üzerinde özetledik sonunda.

İnancınız, yaşam biçiminiz, hayata bakışınız, olayları yorumlayışınız, edindiğiniz dostlarınız, gezdiğiniz yerler, yürüdüğünüz yollar, yeyip içtikleriniz, duygularınız, gülüp ağladıklarınız “hayat metninizden” çıkarılıp değersizleşiyor.

Yani sizi siz yapan her şey değersizleşiyor.

Başarı kalıyor özet olarak size.

Başarı sizin dışınızdaki bir şey midir sizce?

11 Mart 2019

“İyilik, gönlünü huzura kavuşturan ve içine sinen şeydir. Kötülük ise insanlar sana fetva verseler bile, gönlünü huzursuz eden ve içinde kuşku bırakan şeydir.” Hadis-i Şerif

Nedir gönlümüzü huzursuz eden? Neden? Fetva gelse ki “Bu zulüm değildir.”, ağlıyorsak bil ki bu kötülüktür. Peki ya ağlayan kalmadıysa?

Ağlayan kalmadıysa tüm evreni sessiz sedasız bir iyilik kaplamış demektir. Gerçekten böyle mi?

04 Mart 2019

Çevresinde kuvvetli ve dini bütün bir Yahudi olarak tanınan Edison, belki de dünyaya yön verme niyetiyle çıkmamıştı bu uzun ve meşakkatli bilim yoluna. (Belki de öyle çıkmıştı.) Fakat hayatı boyunca kendini adadığı davasında o kadar sadık ve kararlıydı ki arkasından gelen kendi davasının takipçileri de onu hep hayırla yad ettiler. Çünkü Edison’un açtığı kapılar onların rahatça ilerlemesine yardımcı olmuştu, oluyor.

Şimdi bütün bunların ziyasında “Çalışmak, çalışmak, çalışmak” diye ‘bağırmak’ mı lazım ? Yoksa sadece ama sadece ‘çalışmak’ mı lazım? Siz karar verin.