YAZARLAR
KATEGORİLER
- Ahmet Latif (5)
- Anlık Yansımalar (26)
- Damlalar (129)
- Düş Sözlüğü (1)
- Genel (245)
- İsmet Selim (134)
- Komik Diyaloglar (1)
- Ömer Faruk (77)
- Ömürlük (1)
- Ranâ Kurşunî (17)
- Yazarlarımızdan Özlü Sözler (12)
ARŞİVLER
- Ocak 2024 (2)
- Eylül 2023 (1)
- Kasım 2022 (1)
- Temmuz 2022 (2)
- Nisan 2022 (1)
- Mart 2022 (1)
- Şubat 2022 (4)
- Ocak 2022 (1)
- Aralık 2021 (1)
- Ağustos 2021 (13)
- Temmuz 2021 (4)
- Haziran 2021 (6)
- Mayıs 2021 (7)
- Nisan 2021 (11)
- Mart 2021 (12)
- Şubat 2021 (13)
- Ocak 2021 (12)
- Aralık 2020 (15)
- Kasım 2020 (16)
- Ekim 2020 (16)
- Eylül 2020 (17)
- Ağustos 2020 (15)
- Temmuz 2020 (15)
- Haziran 2020 (11)
- Mayıs 2020 (12)
- Nisan 2020 (15)
- Mart 2020 (9)
- Şubat 2020 (9)
- Ocak 2020 (8)
- Aralık 2019 (8)
- Kasım 2019 (8)
- Ekim 2019 (9)
- Eylül 2019 (9)
- Ağustos 2019 (8)
- Temmuz 2019 (8)
- Haziran 2019 (7)
- Mayıs 2019 (10)
- Nisan 2019 (9)
- Mart 2019 (7)
- Şubat 2019 (2)
- Eylül 2018 (1)
- Nisan 2018 (2)
- Eylül 2017 (1)
- Nisan 2016 (1)
- Ocak 2016 (1)
- Ekim 2015 (4)
- Temmuz 2015 (1)
- Mayıs 2015 (1)
- Şubat 2015 (5)
- Ocak 2015 (6)
- Kasım 2014 (1)
- Ekim 2014 (8)
Bültenimize abone olun
22 Şubat 2021
Uyandım. İki üç saatlik uykunun verdiği ağırlıkla ve huzurla tekrar uzandım. Felçli hastalar gibi yalnızca gözbebeklerim hareket edebiliyordu. Kapalı perdenin ve gri bulutların arkasından gelen güneş ışıklarının belli belirsiz aydınlattığı tavanın, eskimiş boyasındaki fırça izlerinin bıraktığı tüm noktaları gezebiliyordum gözbebeklerimle. Zihnimdeki ağırlıkları taşıyan tüm bedenimin hareketsiz kalma arzusuna inat, gözbebeklerim Mars’ın, Ay’ın yüzeyinde geziyor gibiydi. O tepeden bu çukura, bu çukurdan şu karşı düzlüğe istediğim hızda gidebiliyordum.
Ölümünün, bir yalnızlıktan başka bir yalnızlığa savrulmamın üzerinden tam iki ay geçmişti. Yanımda yatan, soluyan, yaşayan, uyuyan ve yanında yatan günahkâra tutunmaya çalışan masumun nefes alış verişinden başka ses yoktu odada. Bana yaşadığımı hissettiren, bu kısacık an için, sadece bu sesti.