YAZARLAR
KATEGORİLER
- Ahmet Latif (5)
- Anlık Yansımalar (26)
- Damlalar (129)
- Düş Sözlüğü (1)
- Genel (245)
- İsmet Selim (134)
- Komik Diyaloglar (1)
- Ömer Faruk (77)
- Ömürlük (1)
- Ranâ Kurşunî (17)
- Yazarlarımızdan Özlü Sözler (12)
ARŞİVLER
- Ocak 2024 (2)
- Eylül 2023 (1)
- Kasım 2022 (1)
- Temmuz 2022 (2)
- Nisan 2022 (1)
- Mart 2022 (1)
- Şubat 2022 (4)
- Ocak 2022 (1)
- Aralık 2021 (1)
- Ağustos 2021 (13)
- Temmuz 2021 (4)
- Haziran 2021 (6)
- Mayıs 2021 (7)
- Nisan 2021 (11)
- Mart 2021 (12)
- Şubat 2021 (13)
- Ocak 2021 (12)
- Aralık 2020 (15)
- Kasım 2020 (16)
- Ekim 2020 (16)
- Eylül 2020 (17)
- Ağustos 2020 (15)
- Temmuz 2020 (15)
- Haziran 2020 (11)
- Mayıs 2020 (12)
- Nisan 2020 (15)
- Mart 2020 (9)
- Şubat 2020 (9)
- Ocak 2020 (8)
- Aralık 2019 (8)
- Kasım 2019 (8)
- Ekim 2019 (9)
- Eylül 2019 (9)
- Ağustos 2019 (8)
- Temmuz 2019 (8)
- Haziran 2019 (7)
- Mayıs 2019 (10)
- Nisan 2019 (9)
- Mart 2019 (7)
- Şubat 2019 (2)
- Eylül 2018 (1)
- Nisan 2018 (2)
- Eylül 2017 (1)
- Nisan 2016 (1)
- Ocak 2016 (1)
- Ekim 2015 (4)
- Temmuz 2015 (1)
- Mayıs 2015 (1)
- Şubat 2015 (5)
- Ocak 2015 (6)
- Kasım 2014 (1)
- Ekim 2014 (8)
Bültenimize abone olun
23 Haziran 2020
Kendi kendime hesap ederken bulduğum bir yaklaşımımı paylaşmak istiyorum bu hafta. İçinden geçtiğimiz bu bize yabancı gelen Covid-19 günlerinde kendi bakışımla ilgili bir tespit bu. Bu tespitin bir kendi yaklaşımımla ilgili bir boyutu, bir de benim dışımdaki dünyaya bakan bir boyutu var.
Kendi tarafımla ilgili olan gözlemimde bulduğum gerçek şu ki; kişinin kendisi ve Allah dışında, insanın hayatında aslında ‘sağlam basacak’ bir mefhumun bulunabileceğini, varlığını kabullenememiş olduğumdur. Ne annesi, ne eşi, ne işi, ne babası, ne çocuğu … Hiçbiri bir dayanak değil.
Diğeri de benim dışımda kalan dünyanın dayanakları. Ne insanlar gördüm garantici. Attığı her adımı sağlam atan, en iyisini yediğini zanneden, en iyi duvar boyasını bulmak için haftalarca araştıran, şimdilerde YouTube’da sıkça gördüğümüz toplu iğne alırken, toplu iğnenin üstüne çıkıp yarım saatlik deneme sürüşü yapan ‘meraklı’ kişilikler görüyoruz hep birlikte. İşte bu yazıyı bana yazdıran topluluk bu. Allah korona virüsünden razı olsun. İşte o toplu iğneye binip de test sürüşü yapan kitlenin şu günlerdeki zımparalanan, bir oraya bir buraya savrulan ‘daimi’ belirsizlik depresyonlarını izlememe sebep olduğu için Allah korona virüsten razı olsun. Ayaklarının altındaki o ‘sağlam bastıkları’, ‘çok bilmişlik’ zemininin nasıl da kaydığını, kayabileceğini gördüklerindeki verdikleri, gözüne ışık tutulan tavşanımsı tepkileri beni güldürüyor. Tabii ki bu tebessümümün asıl sebebi, benim de kemalâtımı tamamlayamamış olmamdır. Bu depresyonlarına sebep olan belirsizliklerle ilgili daha önce de paylaştığım yorumlar [1], bu yazıdaki görüşlerime de referans olmuş olabilir. Bu his, toprağa ‘sağlam bastığını’ düşünen kişinin ayaklarının altındaki toprağın kayması hissidir.
O toprağı, o kayan toprağı, doğumumdan bu yaşıma kadar hiçbir zaman ayağımın altında hissetmediğim için bir türlü benimseyemedim belki de bu toplu iğne testlerini. Olsun. Havada olup, her an düşme tehlikesi yaşayıp uyanmak daha güzel.
[1] http://dusyolculari.com/?p=548
Yorum yapılmamış »
No comments yet.
RSS feed for comments on this post. TrackBack URL